İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Nazlı Ilıcak / Türkiye Davası

AİHM
ILICAK-TÜRKİYE DAVASI

İlgili Kavramlar

DERNEK KURMA VE TOPLANTI ÖZGÜRLÜĞÜ
İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ
SERBEST SEÇİM HAKKI

İçtihat Metni

ILICAK-TÜRKİYE DAVASI

(Başvuru no:15394/02)

KARARIN ÖZET ÇEVİRİSİ

STRAZBURG

KARAR TARİHİ:5 Nisan 2007

İşbu karar Sözleşme’nin 44/2. maddesinde belirtilen koşullar çerçevesinde kesinleşecek olup şekli bazı düzeltmelere tabi tutulabilir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine açılan ve (15394/02) başvuru no’lu davanın nedeni bu ülke vatandaşı Nazlı Ilıcak’ın (başvuran) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne 26 Şubat 2002 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) Temel İnsan Haklarını güvence altına alan 34. maddesi uyarınca yapmış olduğu başvurudur. Başvuran Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) önünde Ankara barosu avukatlarından A. Aksoy ve F. Aksoy tarafından temsil edilmektedir.

OLAYLAR

Başvuran Nazlı Ilıcak 1944 doğumlu Türk vatandaşı olup, İstanbul’da ikamet etmektedir. Başvuran 18 Nisan 1999 tarihinde başvuran Fazilet Partisi’nden Türkiye Büyük Millet Meclisine (TBMM) milletvekili seçilmiştir.

2 Mayıs 1999 tarihinde başvuran, türban takarak TBMM’ye yemin etmek için gelen Merve Kavakçı’ya refakat etmiştir. Adıgeçen kişinin yemin etmesi engellenmiş, ardından Meclis Genel Kurul salonunu terk etmek zorunda bırakılmıştır.

7 Mayıs 1999 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Fazilet Partisi’nin kapatılması talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne dava açmış ve gerekçe olarak sözkonusu partinin laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı haline geldiği ve Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla kesin olarak kapatılan Refah Partisi’nin devamı olduğu belirtilmiştir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Fazilet Partisi’nin tüm yöneticileri ve milletvekillerininki ile aynı gerekçelerden ötürü başvuranın milletvekilliğinin düşürülmesi ile sözkonusu kişilerin beş yıl süreyle herhangi bir siyasi partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi veya denetçisi olmalarının yasaklanması talebinde bulunmuştur.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı talebini desteklemek üzere başvuranın katıldığı 2 ve 3 Mayıs tarihlerinde yayınlanan iki televizyon programlarına atıfta bulunmuştur. Başvuran bu programlarda Merve Kavakçı’nın Fazilet Partisi üye ve yöneticileri tarafından TBMM’ye türban sorununu taşımak üzere özel olarak seçildiğini beyan etmiştir.

4 Haziran 1999 tarihinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasa Mahkemesi’ne adıgeçen parti aleyhindeki ek delilleri sunmuş ve başvuranın 10 Ekim 1998 tarihinde bir seçim kampanyası sırasında sarf ettiği, “Fazilet iktidara gelince türban zulmü bitecek. Çünkü Fazilet TBMM’ye türban takanların girmesine izin verecek” sözlerini hatırlatmıştır.

Başvuran Fazilet Partisi temsilcisine ilettiği görüşlerinde türban takma özgürlüğünü savunmuş ve bunun laiklik ilkesiyle uyumlu olduğunu belirtmiştir. Başvuran Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın önyargılı fikirleri ile düzenlediği iddianame kullandığı ifadeleri eleştirmiştir.

22 Haziran 2001 tarihinde Anayasa Mahkemesi partinin “laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı” haline geldiği gerekçesiyle, Anayasa’nın 68. ve 69. maddeleri ile 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun 101. ve 103. maddelerine dayanarak Fazilet Partisi’nin kapatılmasına karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi bu karara varırken, aralarında başvuranın da bulunduğu bazı parti yöneticileri ile üyelerinin eylem ve beyanlarını dikkate almıştır.

Anayasa Mahkemesi ek ceza olarak, Anayasa’nın 84. maddesi uyarınca başvuranın milletvekilliğinin düşürülmesine karar vermiştir. Mahkeme aynı zamanda Anayasa’nın 69 § 8. maddesi gereğince diğer dört parti üyesi ile birlikte başvuranın, beş yıl süreyle herhangi bir siyasi partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi veya denetçisi olmalarını yasaklamıştır.

HUKUK AÇISINDAN

I. AİHS’NİN 10. VE 11. MADDELERİ VE EK 1 NO’LU PROTOKOL’ÜN 1. MADDESİ’NİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI HAKKINDA

Başvuran, Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla Fazilet Partisi’nin kapatılmasının ardından milletvekilliğinin düşürülmesinin ve milletvekili seçilemeyişinin, AİHS’nin 10. maddesiyle güvence altına alınan ifade özgürlüğü hakkını ihlal ettiğini iddia etmektedir. Demokratik bir toplumda seçilenlerin ifade özgürlüğünün önemini vurgulayan başvuran, laiklik ilkesi dahil Türk Devleti’nin kurucu ilkeleri hakkında herhangi bir görüş bildirmeden veya bunları protesto etmeden, türban sorunu konusunda kendisini ifade ettiğini belirtmektedir. Başvuran dava konusu beyanların hiçbir şekilde şiddet kullanmaya teşvik etmediğini ileri sürmektedir.

AİHS’nin 11. maddesine atıfta bulunan başvuran, dernek kurma ve toplanma özgürlüğünün ihlal edildiğinden yakınmaktadır. AİHM’nin Türkiye’de siyasi partilerin kapatılması konusundaki içtihatlarına gönderme yapan başvuran, çoğulcu, demokratik ve parlamenter bir sistemde seçilenlerin önde gelen rolünü vurgulayarak, Fazilet Partisi’nin kapatılmasının ve kendisine verilen cezaların, gözetilen amaçlarla orantısız olup demokratik bir toplumda gerekli olmadığını ileri sürmektedir.

Başvuran aynı zamanda Fazilet Partisi’nin kapatılmasının, kendisini beş yıl süreyle herhangi bir siyasi faaliyet yürütme olanağından da yoksun bıraktığını ileri sürerek, bu itibarla Ek 1 no’lu Protokol’ün 3. maddesinin de ihlal edildiğini iddia etmektedir.

AİHM, yapılan şikayetlerin tamamının Ek 1 no’lu Protokol’ün 3. maddesi başlığı altında incelenmesini uygun görmektedir.

A. Tarafların görüşleri

1. Hükümet

Hükümet AİHS hükümleri ve AİHM içtihatları ile uyum sağlaması amacıyla yasalarda yapılan değişiklikleri hatırlatmaktadır. Hükümet bu doğrultuda Anayasa’nın 69. maddesinde öngörülen değişiklik ile Anayasa Mahkemesi’nin bir siyasi partiyi kapatmak yerine dava fiillerinin ağırlığına göre ilgili partiyi devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakmaya karar verebileceğini belirtmektedir. Hükümete göre bir siyasi partinin kapatılmasından daha hafif yaptırımların getirilmiş olması, ülke açısından siyasi partilerin özgürlüğü alanında gerçekleştirilmiş önemli reformlardandır.

2 Başvuran

Başvuran Anayasa Mahkemesi’nin, bir siyasi partinin yasadışı faaliyetlerin odağı olarak değerlendirebilmesi için katı koşulların öngörüldüğü Siyasi Partiler Kanunu’nun 103. maddesinin ikinci paragrafını yasalara aykırı biçimde geçersiz kıldığını, böylelikle Fazilet Partisi’nin keyfi bir biçimde “Anayasa’ya aykırı faaliyetlerin odağı” şeklinde nitelendirildiğini ileri sürmektedir.

Başvuran Türkiye ve Türk toplumu için laikliğin önemine değil, Anayasa Mahkemesi tarafından dile getirilen, beyanlarının laiklik ilkesine uygun olmadığı yönündeki suçlamalara itiraz ettiğini belirtmektedir. Başvuran, ifade özgürlüğü ile toplantı veya dernek kurma özgürlüğüne saygı duyulması adına, reformcu bir bakış açısıyla, Türkiye’de laiklik ilkesinden yapılan bazı çıkarımları eleştirdiğini ve hiçbir zaman ne bu ilkeden ne de Anaysal düzenden kopmayı savunmadığını ileri sürmektdir.

Diğer yandan başvuran çoğulcu, demokratik ve parlamenter bir sistemde seçilenlerin önde gelen rolüne vurgu yaparak, demokratik bir toplumda çoğulculuğun, tüm fikirlerin özgürce ifade edilmesini gerektirdiğini hatırlatmaktadır.

B. AİHM’nin değerlendirmesi

1. Genel ilkeler

AİHM, Ek 1 no’lu Protokol’ün 3. maddesinin oy verme ve seçimlerde aday olma hakkı gibi hukuken korunan menfaatleri güvence altına aldığını hatırlatır (Bkz. Mathieu-Mohin ve Clerfayt-Belçika kararı 2 Mart 1987, Hirst-Birleşik Krallık (no2) no: 74025/01, son olarak Zdanoka-Letonya no: 58278/00, 16 Mart 2006 ve Lykourezos-Yunanistan no: 33554/03 kararları). Hukukun üstünlüğünü esas alan gerçek demokrasinin temellerinin oluşturulması ve korunması bakımından bu haklar mutlak değildir, “üstü örtülü” sınırlar mevcuttur ve Sözleşmeci Devletler bu doğrultuda kendilerine tanınan takdir yetkilerini kullanmak durumundadır (Bkz. Matthews-Birleşik Krallık no: 24833/94, Labita-İtalya kararı no: 26772/95).

Bununla birlikte AİHM’ye Ek 1 no’lu Protokol’ün 3. maddesinde yer alan hükümlerin uygulanmasını gözetmek düşmekte; seçimlerde oy vermeye ve aday olmaya bağlı hakların özüne dahi dokunulmaması, etkinliğini yitirmemesi, meşruiyetini koruması ve kullanılan araçların orantısız olmaması gerekir. Özellikle, yasama organlarının seçiminde halkın hür iradesini sekteye uğratacak hiçbir engel yer almamalı-başka bir deyişle, genel oylama halkın isteğini yansıtmalı, etkin olmalı ve bütünlük önünde bir engel oluşturmamalıdır. Yine, halkın hür iradesiyle yaptığı ve demokratik olarak ortaya koyduğu seçim, demokratik düzeni zorlayıcı gerekçelerin mevcut olması haricinde seçim sisteminin düzenlenmesinde hiçbir değişikliğe uğramamalıdır. Kaldı ki AİHM’nin daha önce de ifade ettiği üzere bu hüküm herkese seçimlerde aday olma ve bir kez seçildiğinde temsil hakkını güvence altına almaktadır (Bkz. Selim Sadak vd.-Türkiye no: 25144/94, 26149/95, 26154/95, 27100/95 kararları ve sözü edilen Lykourezos kararı). Ek 1 no’lu Protokol’ün 3. maddesi gerçek bir siyasi rejimin temel ilkesini benimsemektedir ve AİHS sistemi içinde temel bir öneme haizdir.

2. Mevcut başvuruya uygulanması

Anayasa Mahkemesi Anayasa’nın 69/6. maddesine dayalı olarak Faziletin “laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı” haline geldiğine karar vermiş, bu bağlamda Anayasa Mahkemesi’nin Faziletin kapatılması yönünde aldığı kararda yer alan gerekçeler aralarında başvuranın da yer aldığı kimi başkan ve yöneticilerin fiillerine etki etmiştir. İkinci bir yaptırım olarak da başvuran da dahil beş siyasetçiye beş yıllığına siyasi kısıtlamalar getirmiştir.

AİHM, başvuranın siyasi haklarına getirilen geçici kısıtlamaların netice itibariyle Türk siyasi rejiminin laik yapısının korunmasını amaçladığını not etmektedir. Bu ilkenin Türkiye’deki demokrasi açısından önemi dikkate alındığında, AİHM sözkonusu önlemin mevcut düzenin sağlanması ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması bakımından meşru amaçları içerdiğine itibar etmektedir.

AİHM, sözkonusu tedbirin orantılılığı hususunda başvuranın siyasi haklarından geçici olarak yoksun bırakılmasında demokratik düzeni zorlayıcı gerekçelerin mevcut olup olmadığını incelemeye alacaktır. Bu itibarla AİHM, Faziletin kapatılması sonucunda başvuranın siyasi haklarının sınırlandırılması doğrultusunda siyasi bir partinin feshine ilişkin anayasal gerekçelerin de dikkate alınması gerektiği kanısındadır (Selim Sadak vd. kararı ile karşılaştırınız). Olayların meydana geldiği dönemde yürürlükteki haliyle 69 § 9. maddenin kapsamı oldukça genişti. Parti üyelerinin tüm görüş ve fiilleri fesih kararına zemin hazırlayan Anayasa’ya aykırı eylemlerin odağı haline geldiği görüşünü destekler mahiyettedir. Sözü edilen faaliyetlerin derecelendirilmesinde bir ayrıma gidilmemiştir. Bu bağlamda, bazı parti üyelerinin ve özellikle parti genel başkanı ve yardımcısının başvuranın maruz kaldığı şekliyle bir yaptırıma uğramadıklarını belirtmek gerekir.

AİHM’nin daha önce de ifade ettiği üzere siyasi hakların kısıtlanması ağır bir yaptırımdır. Yukarıda bahse konu saptamalar ışığında AİHM, Anayasa Mahkemesi tarafından başvuran hakkında verilen kararın öngörülen meşru amaçlar doğrultusunda orantılı olarak nitelendirilemeyeceği neticesine varmaktadır. Bu durumda, sözkonusu müdahale başvuranın seçilme hakkını özü itibariyle ihlalini oluşturmaktadır.

Ek 1 no’lu Protokol’ün 3. maddesi ihlal edilmiştir.

AİHM ayrıca Anayasa’nın 69/6. maddesinde “siyasi bir partinin bu nitelikteki fiilleri parti yöneticileri ve üyeleri tarafından zımnen veya açıkça benimsendiği yahut doğrudan doğruya anılan parti organlarınca işlendiği takdirde sözkonusu fillerin odağı haline gelmiş sayılmaz” yönündeki değişikliği ilgiyle not etmektedir. Bununla birlikte, Anayasa’nın 69/7. maddesi Anayasa Mahkemesi’ne siyasi bir partinin temelli kapatılması yerine dava konusu fiillerin ağırlığına göre Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılması yetkisini tanımıştır. Kuşkusuz bir kimsenin siyasi haklarının kısıtlanması daha az sıklıkla olacak ve siyasi haklar güçlenecektir.

II. EK 1 NO’LU PROTOKOL’ÜN 1. MADDESİ’NİN İHLAL EDİLDİĞİ İDDİASI HAKKINDA

Başvuran Ek 1 no’lu Protokol’ün 1. maddesinin ihlaliyle milletvekili aylığından haksız yere mahrum bırakıldığından şikayetçi olmaktadır.

Başvuranın şikayetçi olduğu tedbir milletvekilliğinin düşürülmesi ile ikinci dereceden önem arz etmekte ve AİHM’nin tespit ettiği üzere Ek 1 no’lu Protokol’ün 3. maddesinin ihlalini oluşturmaktadır. Sonuç itibariyle bu şikayetin ayrıca incelenmesi gerekmemektedir.

III. AİHS’NİN 41. MADDESİ’NİN UYGULANMASI

A. Tazminat

Başvuran 42.088,80 YTL [yaklaşık 25400 Euro] maddi zarara uğradığını ileri sürmektedir. Başvuran manevi zarar olarak 1.000.000 ABD Doları talep etmektedir.

Öne sürülen gelir kaybı ile ilgili AİHM, iddia edilen maddi zarar ile ihlal tespiti arasında hiçbir illiyet bağı bulunmadığından bu talebi reddetmektedir.

AİHM, başvuranın uğradığı manevi zararın tazmini için ihlal kararının tespitinin yeterli olacağı kanısındadır.

B. Masraf ve harcamalar

Başvuran AİHM önünde yapmış olduğu harcamalar için 42.052 Euro talep etmektedir.

AİHM, sunulan deliller ve mahkemenin bu yöndeki yerleşik içtihadı doğrultusunda masraf ve harcamalar için başvurana 5.000 Euro ödenmesini kararlaştırmıştır.

C. Gecikme faizi

Gecikme faizi olarak, Avrupa Merkez Bankası’nın marjinal kredi kolaylıklarına uyguladığı faiz oranına 3 puanlık bir artış eklenecektir.

BU GEREKÇELERE DAYALI OLARAK, AİHM, OYBİRLİĞİYLE,

1. Ek 1 no’lu Protokol’ün 3. maddesinin ihlal edildiğine;

2. AİHS’nin 10. ve 11. ve Ek 1 no’lu Protokol’ün 1. maddesi hakkındaki şikayetlerin ayrıca incelenmesine gerek olmadığına;

3. İhlal kararının tespitinin başvuranın uğradığı manevi zararın giderilmesi bakımından adil bir tazmini oluşturduğuna;

4. a) AİHS’nin 44/2. maddesi gereğince kararın kesinleştiği tarihten itibaren üç ay içinde, ödeme tarihindeki döviz kuru üzerinden Y.T.L.’ye çevrilmek ve her türlü vergiden muaf tutulmak üzere Savunmacı Hükümetin başvurana yargı gideri olarak 5.000 (beş bin) Euro ödemesine;

b) sözkonusu sürenin bittiği tarihten itibaren ödemenin yapıldığı tarihe kadar Hükümet tarafından, Avrupa Merkez Bankası’nın o dönem için geçerli olan faiz oranının üç puan fazlasına eşit oranda faiz uygulanmasına;

5. Adil tazmine ilişkin diğer taleplerin reddine;

KARAR VERMİŞTİR.

İşbu karar Fransızca olarak hazırlanmış ve AİHM’nin iç tüzüğünün 77/2. ve 3. maddesine uygun olarak 5 Nisan 2007 tarihinde yazıyla bildirilmiştir.

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Mission News Theme by Compete Themes.