İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Özelliği Olan Mirasçılık Belgeleri Hakkında Makale

Son güncelleme tarihi 2 Ekim 2020

Her gün düzenlenen özelliği olmayan mirasçılık belgeleri yanında özelliği olan mirasçılık belgeleri bu yazıda anlatılmıştır.İlk Medeni Kanun ve Türk Medeni Kanununda düzenlenen bir kısım mirasçılık belgeleri genel kurallara ek kurallara tabi olarak düzenlenmektedirler.Bu yazıda bu davalar anlatılmıştır.

Erdoğan GÖKÇE
Fatih Emekli Hukuk Hakimi
İSTANBUL BAROSU DERGİSİ – TEMMUZ 2015

I – Mirasçılıktan Çıkarma Halinde Mirasçılık Belgesi Düzenlenmesi :
Türk Medeni Kanun’un yürürlük günü 01.01.2002 günüdür.Bu tarihten itibaren gerçekleşen olaylarda bu kanun hükümleri uygulanacaktır.
1)  Türk Medeni Kanun’un 510. maddesine göre (Aşağıdaki durumlarda miras bırakan, ölüme bağlı bir tasarrufla saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkartabilir :
a) Mirasçı,miras bırakana veya miras bırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse,
b) Mirasçı miras bırakana veya miras bırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse,)
2) Türk Medeni Kanun’un 511. maddesine göre (Mirasçılıktan çıkarılan kimse,mirastan pay alamayacağı gibi,tenkis davası da açamaz.
Miras bırakan başka türlü tasarrufta bulunmuş olmadıkça mirasçılıktan çıkarılan kimsenin iras payı,o kimse miras bırakandan önce ölmüş gibi,mirasçılıktan çıkarılananın varsa alt soyuna,yoksa miras bırakanın yasal mirasçılarına kalır.
Mirasçılıktan çıkartılan kimsenin altsoyu kimse miras bırakandan önce ölmüş gibi saklı paylarını isteyebilir.)
3)  Mirasçılıktan çıkarma nedeniyle mirasçılık belgesi düzenlenebilmesi için mirasçılıktan çıkartılmanın kesinleşmiş olması gerekir.
4)  İlk Medeni Kanun’un 457 ve 458. maddelerinde benzer kurallar bulunmaktadır.
5)  Türk Medeni Kanun’un 506/1 maddesine  göre alt soyun saklı payı miras payının  1/2 si kadar olmakla,pay hesabı buna göre yapılır.
6)  Miras bırakanın mirasçıları eşi ile 4 çocuğu olsun. Mirasçılık belgesinin paydası 16 olacaktır.Eşi 4 pay çocuklarının her birisi 3 er pay alacaktır.Çocuklardan birisi olan A mirasçılıktan çıkartılmış olsun. A nın3 çocuğu olsun.
Bütün mirasçılara verilecek miras payları şöyle hesaplanacaktır : Mirasın paydası eşe verilecek 1/4 pay 4 çocuk bulunmakla = 4 x 4 =16 pay eder.Mirasın kesiri 16/16 olur.
Miras bırakanın eşi 4/16 pay alır.
Geriye 16 – 4 = 12 pay kalır. Bu pay 4 çocuğa dağıtılır :
12 : 4 = 3/16 her çocuğa verilir.
Altsoyun saklı payı miras payının yarısı kadar olduğundan = 3 : 2 =1,5 asal sayıdır.Türk hukukuna göre küsuratlı pay mirasçılık belgesinde olmaz.
Bu nedenle asal sayı olmayan küsuratsız payda ve payları bulmamız gerekir :
16 olan paydayı mirasçılıktan çıkarılan A nın 3 çocuğunun sayısı ile çarparız:
16 x 3 x 4 x 4 = 768 pay bulunur.
Bu kesir denemelerle bulunur.Aşağıda yazılı hesabı yapmak için 4 kere pay hesabı yaptım
Kesirsiz bölünebilen kesiri 768/768 olarak buldum.
Mirasçılıktan çıkartılan kişi miras bırakandan önce ölmüş gibi onun alt soyuna miras payı verileceğinden eşi bu kere mirasçı olmayacaktır.
768 : 4 = 192/768 pay miras bırakanın eşinin miras payıdır.
768 — 192 = 576 pay altsoyun miras paylarının toplamıdır. Bu paylar 4 çocuğa paylaştırılır :
576 : 4 = 144/768 pay her çocuğun payı olarak bulunur.
Mirasçılıktan çıkartılan kişi miras bırakanan önce ölmüş gibi onun alt soyuna miras payı verileceğinden mirasçılıktan çıkartılanın sağ eşi bu kere mirasçı olmayacaktır.
A nın 3 çocuğun verilecek saklı pay sayısı =
144 : 3 çocuk = 48: 2 = 24/768 pay mirasçılık çıkartılan çocuğun her çocuğun saklı payı olarak bulunur.
Mirasçılıktan çıkartılan A nın çocuklarının saklı paylarından geriye =24 x 3 = 72/768 pay kalır. Bu paylar ne olacaktır ?
511/2 maddeye göre miras bırakanın yasal mirasçılarına ana kurallara göre verilecektir.
72 : 4 = 18/768 miras bırakanın eşinin payına eklenir.
72 – 18 = 54 pay mirasçılıktan çıkartılmayan çocuklara verilecek pay- ların toplamıdır.
54 : 3 çocuk = 18/768 pay mirasçılıktan çıkartılmayan her çocuğa verilecek ek paylardır
Hesabın sağlamasını yapalım :
Miras bırakanın eşi                              = 192 + 18 =  210/768
Mirasçılıktan çıkartılmayan her çocuğu        = 144 + 18 =  162/768
Mirasçılıktan çıkartılmayan her çocuğu        = 144 + 18 =  162/768
Mirasçılıktan çıkartılmayan her çocuğu        = 144 + 18 =  162/768
Mirasçılıktan çıkartılan çocuğun her çocuğu  = 24 x 3 = +     72/768
Toplamları                                                  =       768/768 pay eder. Bu sonuç hesabın doğruluğunu gösterir.
Unutmayalım ki bütün bilimlerin anası matematikdir.Platon’un Atina’da bulunan Akademia’sının kapısında (Matematik bilmeyen bu kapıdan giremez) yazıyordu!
Yargıtay’ın Mirasçılık tan çıkarma ile ilgili bazı kararlarının özetleri aşağıdadır:
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 12.12.2007 gün ve 2007/15.355-17.423 sayılı kararında: (Mirasçılıktan çıkarılan kimsenin altsoyu saklı paylarını isteyebilir.)
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 08.11.2007 gün ve 2006/20447-2007/15311 sayılı kararında:
(Mirasçılıktan çıkarma ancak ölüme bağlı bir tasarrufla yapılabilir.) Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 30.04.2007 gün ve 2007/5.238-7.109 sayılı kararında: (Mirasçılıktan çıkarma davasında mirastan çıkarma nedeninin varlığı kanıtlama yükü mirastan çıkarılmadan yararlanan mirasçıya aittir.)
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 30.04.2007 gün ve 2007/4783-7111 sayılı kararında: (Mirasçılıktan çıkarma nedenleri oluşmadığından vasiyet tasarrruf serbestisi oranında geçerli olduğundan tenkis hükümleri çerçevesinde değerlendirme yapılıp sonucuna göre karar verilmelidir.)
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 27.07.2007 gün ve 2006/16817-2007/4927 sayılı kararında :
(Davacının mirasçılıktan çıkarma nedeni kanıtlanmadığından saklı payı oranında tenkise karar verilmelidir.)
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 01.07.2007 gün ve 2007/5611-5664 sayılı kararında : (Iskatınmuvazaalı olduğundan bahisle alacaklının açtığı veraset iptali davasında,borçlu mirasçının önce ıskatın iptali veya tenkis davası açmadığının kanıtlanması da gerekir.)
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 09.04.1997 gün ve 1996/2-888-1997/306 sayılı kararında : (Iskatın iptali davası sonucu alınan iptal davası kararı,o davada taraf olmayan mirasçıları bağlamaz. Dava sadece ıskat edilenin füruuna karşı açıldığından ıskat edilenin füruunun saklı payı ıskat edilene geçer.Kalan miras,miras bırakanın diger mirasçılarına geçer.)
II – Mirasçı Atanmasında Mirasçılık Belgesi Düzenlenmesi  :
Türk Medeni Kanun’un 516. maddesinde :
(Miras bırakan,mirasının tamamını veya belli bir oranı için bir veya birden çok kişiyi mirasçı atayabilir.
Bir kişinin,mirasının tamamını veya belli bir oranını almasını içeren bir tasarruf mirasçı atanması sayılır.) kuralı, 517.nci maddesinde :
(Miras bırakan bir kimseye onu mirasçı atamaksızın belli bir mal bırakma yoluyla kazandırmada bulunabilir.
Belli mal bırakma, ölüme bağlı bir tasarrufla bir kimseye terekedeki bir malın mülkiyetinin veya terekenin tamamı ya da bir kısmı üzerinde intifa hakkının kazandırılmasına yönelik olabileceği gibi;bir kimse lehine tereke değeri üzerinden bir edimin yerine getirilmesinin,bir iradın bağlanmasının ve ya bir kimsenin bir borçtan kurtarılmasının,mirasçılar veya belli mal bırakılanlara yükletilmesi suretiyle de olabilir.
Bırakılan belli mal terekede bulunmadığı tadirde,tasarruftan aksi anlaşılmadıkça,ölüme bağlı tasarrufu yerine getirmekle yükümlü olanlar borçtan kurtulur.) kuralı yer almaktadır.
Mirasçı atanması halinde,atanan mirasçı terekenin külli halefi olacağından atanan mirasçı için Mahkemeler atanmış mirasçılık belgesi düzenlenmektedirler.
517/2 maddede belli mal bırakma çeşitleri sayılmaktadır. Yeni Medeni Kanun’un 598. maddesinde :
(Başvurusu üzerine  yasal  mirasçı  oldukları  belirlenenlere,sulh mahkemesince miras çılık sıfatlarını gösteren bir belge verilir.
Mirasçı atamaya veya vasiyete ilişkin ölüme bağlı tasarrufa mirasçılar veya başka başka vasiyet alacaklıları tarafından kendilerine bildirilmesinden başlayarak bir ay içinde itiraz edilmedikçe lehine tasarrufta bulunulan kimseye sulh mahkemesince atanmış mirasçı veya vasiyet alacaklısı olduğunu gösteren bir belge verilir.
Mirasçılık belgesinin geçersizliği her zaman ileri sürülebilir.
Ölüme bağlı tasarrufun iptaline ilişkin dava hakkı saklıdır.) denmiştir. Miras bırakan A yı mirasının 3/4 ü için mirasçı atamış ise mirasının 3/4 ü A ya ve 1/4 ü diger mirasçılarına verilecektir.Diger mirasçılara verilecek paylar genel kurallara göre hesaplanacaktır.
Bu takdirde kararda ( …tarih ve …sayılı vasiyetname gereğince miras bırakan dava cı A’yı mirasçı olarak atamış olmakla,davacı A’nın miras bırakan B’‘nin külli halefi ve mirasçısı olduğuna veya (A’nın, miras bırakan B’nin mirasının 3/4 üne mirasçı olduğuna) denmesi ) gereklidir
Bu gibi mirasçılık belgesinde ayrıca diger mirasçıların paylarının hesaplanarak verilmesi gereklidir.
Ancak,bu belgenin  düzenlenebilmesi  için vasiyetnamenin kesinleşmiş olması zorun ludur.
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi 23.01.2013 gün ve 2012/7547-2013/371 sayılı kararında :
(Davacı Türk Eğitim Vakfının talebinin kendisini mirasçı olarak atayan M.Y.’a annesi S.T.’den intikal edecek malların intikalinde kullanılmak üzere miras bırakan S.T.hakkında mirasçılık belgesi verilmesine ilişkindir.
Davacı tarafı mirasçı olarak atayan M.T.nin miras bırakanı S.Y.ın ölümü anında sağ olması nedeniyle irasçı olduğu dikkate alındığında davacının bu şekilde düzenlenmiş bir mirasçılık belgesi istemekte hukuki yararı bulunduğu kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca miras bırakan S.T.nin ölüm tarihine göre mirasçılarının belirlenerek mirasçılık belgesi verilmesi gerekirken bu olgu göz ardı edilerek davacının hukuki yararının bulunmadığı gerekçesi ile hüküm kurulması isabetsiz …hükmün BOZULMASINA karar verildi) denmiştir.
III – Mirasın Reddinde Mirasçılık Belgesi Düzenlenmesi :
Türk Medeni Kanun’da 605 – 618. maddeleri mirasın reddini düzenlenmiştir.
575.maddesinde : (Miras miras bırakanın ölümüyle açılır.)
605.maddesinde : (Yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler.)
(Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise,miras reddedilmiş sayılır.)
606. maddesinde : (Miras üç ay içinde reddolunabilir.)
Bu süre yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğendikleri ispat edilmedikçe,miras bırakanın ölümünü öğrendikleri,vasiyetname ile atanmış mirasçılar için miras bırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar.)
607. maddesinde : (Koruma önlemi olarak terekenin yazımı halinde mirası ret süresi yasal ve atanmış mirasçılar için yazım işleminin sona erdiğinin Sulh Hakimi trafından kendilerine bildirilmesi ile başlar.)
608. maddesinde : (Mirası reddetmeden ölen mirasçının ret hakkı kendi mirasçılarına geçer.)
Bu mirasçı için ret süresi,kendilerinin miras bırakanına mirasın geçtiğini öğrendikleri tarihten başlar. Ancak bu süre,kendilerinin miras bırakanından geçen mirasın reddi için mirasçıya tanınansüre dolmaksızın sona ermez.)
(Ret sonucunda miras daha önce mirasçı olmayanlara geçerse;bunlar için red süresi önceki mirasçılar tarafından mirasın reddedildiğini öğrendikleri tarihten işlemeye başlar.)
609. maddesinde : (Mirasın reddi.mirasçılar tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır.)
(Reddin kayıtsız ve şartsız olması gerekir.)
(Sulh Hakimi sözlü veya yazılı beyanını bir tutanakla tespit eder.) (Süresi içinde yapılmış olan ret beyanı,mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince özel kütüğüne yazılır ve reddeden mirasçı isterse kendisine reddi gösteren bir belge verilir.)
(Tutanağın ve kütüğün nasıl tutulacağı tüzükle düzenlenir.)
610.ncu maddesinde : (Yasal süresi içinde mirası reddetmeyen mirasçı mirası kayıtsız kazanmış olur.)
(Ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan,- terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya miras bırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapanya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçı mirası reddedemez.)
(Zaman aşımı veya hak düşümü sürelerinin dolmasına engel olmak için dava açılması ve cebri icra takibi yapılması,ret hakkını ortadan kaldırmaz.)
611. maddesinde : (Yasal mirasçılardan biri mirası reddederse,onun payı,mirasın açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi,hak sahiplerine geçer.)
(Mirası reddeden atanmış mirasçının payı,miras payı miras bırakanın ölüme bağlı tasarrufundan arzusunun başka türlü olduğu anlaşılmadıkça,miras bırakanın en yakın mirasçısına kalır.)
612. maddesinde : (En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir.)
(Tasfiye sonunda arta kalan değerler mirası reddetmemiş gibi,hak sahiplerine verilir.)
613. maddesinde : (Altsoyun tamamının mirası reddetmesi halinde,bunların payı sağ eşe geçer.)
614. maddesinde : (Mirasçılar,mirası redderken,kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını tasfiyeden önce isteyebilirler.)
(Bu takdirde ret,sulh hakimi tarafından daha sonra gelen mirasçılara bildirilir.Bunlar biray içinde mirası kabul etmezlerse reddetmiş sayılırlar.)
(Bunun üzerine miras,iflas hükümlerine göre tasfiye edilir ve tasfiye sonunda arta kalandeğerler,önce gelen miasçılara verilir.)
615. maddesinde : (Önemli sebeplerin varlığı halinde sulh hakimi,yasal ve atanmış mirasçılara tanınmış olan ret süresini uzatabilir ve yeni bir süre tanıyabilir.)
616. maddesinde :  (Vasiyet alacaklısının vasiyeti reddetmesi halinde,miras bırakanın arzusunun başka türlü olduğu tasarruftan anlaşılmadıkça,bu redden vasiyet yükümlüsü yararlanır.)
617. maddesinde : (Malvarlığı borcuna yetmeyen mirasçı,alacaklılarına zarar  vermek amacıyla mirası reddederse,alacaklıları veya iflas idaresi,kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde,ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler.)
(Redden iptaline karar verilirse,miras resmen tasfiye edilir.)
(Bu suretle tasfiye edilen mirastan reddeden mirasçının payına bir şey düşerse bundan, önce itiraz eden alacaklıların alacakları ödenir.Arta kalan değerler ise,ret geçerli olsa idi bundan yararlanacak olan mirnasçılara verilir)
618. maddesinde : (Ödemeden aciz bir miras bırakanın mirasını reddeden mirasçılar,onun alacaklılarına karşı,ölümünden önceki beş yıl içinde ondan almış oldukları ve miras paylaşımında geri vermekle yükümlü oldukları değer ölçüsünde sorumlu olurlar.)
(Olağan eğitim ve öğretim giderleri ile,adet üzere verilen çehiz,bu sorumluluğun dışındadır.)
(İyi niyetli mirasçılar,ancak geri verme zamanındaki zenginleşmeleri ölçüsünde sorumlu olurlar.) denmiştir.
Mirasın reddi muhtelif nedenlerle yapılmaktadır.Uygulamada görüldüğü gibi miras bırakanı ile aralarında husumet olan bazı mirasçılar mirası reddettikleri gibi,miras bıkanın büyük miktarlarda borçlarının olması halinde bu borçlardan sorumlu olmamak için miraslar reddedilmektedir.
Mirası reddedenler süresi içinde reddin tescili için dava açacaklardır. Red sonunda mirası reddedenlerin mirasçılarının da yine süresi içinde reddin tescili davasını açmaları gerekir.
Mirasın reddi halinde mirasçılık belgesinde miras payları reddedenler ölmüş kabul edilerek mirasçılık belgesi düzenlenecektir.
Ancak, bu belgenin düzenlenebilmesi  için reddin kesinleşmiş olması gereklidir.
IV – Medeni Kanun’dan Önce Ölenlerin Miras Payları Nasıl Hesaplanır ? :
Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakındaki Kanun’un 1. v 2.nci maddeleri hangi zamanda gerçekleşen olaya hangi kanunun uygulanacağını düzenlemiştir.
Madde: 1 : Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki olayların hukukisonuçlarına,bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken ger- çekleşmişse kural olarak o kanun hükümleri uygulanır.
Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılmış olan işlemlerin hukuken bağlayıcı olup olmadıkları ve sonuçları,bu tarihten sonra dahi,yapıldıkları sırada yürürlükte bulunan kanunlara göre belirlenir.
Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten sonra gerçekleşen olaylara,kanunda öngörülmüş ayrık durumlar saklı kalmak kaydıyla,- Türk Medeni Kanunu hükümleri uygulanır.
Madde  2 : Türk Medeni Kanunu’nun kamu düzeni ve genel ahlakı sağlamaya yönelik kuralları,haklarında ayrık bir hüküm bulunmayan bütün olaylara uygulanır. Bu bakımdan eski hukukun Türk Medeni Kanunu’na göre kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı olan kurallar, bu kanun yürürlüğe girdikten sonra hiç bir suretle uygulanmaz.
İlk Medeni Kanun ile ilgili olarak kabul edilen Kanunu Medeni’nin Sureti Mer’iyet Ve Şekli Tatbiki Hakkındaki Kanun’nda da benzer kurallar bulunmakta idi.
İlk Medeni Kanunun yürürlük günü 04.10.1926 günüdür.Miras bırakan bu kanunun yürürlük gününden önce ölmüş ise,miras paylarının hesaplanması arazi sayılan mallarda ve mülk sayılanmallarda hesaplama ayrı ayrı yapılır.
Arazi sayılan mallarda 17.Muharrem. 1284 Hicri = 21.05.1867 Salı günü yürürlüğe giren ilk Tevsii İntikal Kanuna göre ve 21.02.1328 Hicri = 06.03.1913 Salı günü yürürlüğe giren Tevsii İntikal Kanuna göre hesaplar yapılır.
Mülk sayılan mallarda (Kur’anın Nisa Suresinde yer alan mirasta pay verme kuralları) olan Feraiz Kurallarına göre ve Medeni Kanunun yürürlük gününden sonraki ölümlerde Medeni Kanun kurallarına göre hesap yapılır.
Osmanlı maliki olduğu arazii emiriyeyi ehil kumandanlar yararlanmak üzere verdiği bu arazi karşılığında,istediğinde arazinin genişliğine göre sa- yısı ve nitelikleri belirlenen atlı savaşçıları devletin emrine verirdi.Bu askere Sipahi dendi.Rus tarihçi Anna Tretinova (Karayazıcı Deli Hasan İsyanı) isimli eserinde Osmanlının Askeri Feodalite düzeni kurduğunu yazdı. Bizim sayın tarihçilerimiz bunu söylemediler! 1850 lerde batı ile olan te- maslar sonucu taşınmaz mallarda kişisel mülkiyetin kabulü üzerine mirasta bütün mallarda uygulanan Feraiz kurallarının eşitlikçi olmadığını düşündüler.Feraizde koca öldüğünde karısı 1/8 pay,karı öldüğünde kocası 1/4 pay,ana babanın ölümünde erkek çocuklar 2 pay,kız çocuklar 1 pay alır.Kardeşin alt soy bırakmadan ölümünde ana bir kardeşler pay alır. Baba bir kardeşler pay almaz ve bunun gibi kuralların arazi sayılan mallarda uygulanmamasına karar verdiler.Arka arkaya iki Tevsii İntikal (mülkiyet geçişinin genişlemesi) Kanunu yürürlüğe kondu.Bu yeni kanunlar bu günün Medeni kanunlarının pay sistemine benziyordu.
Her iki kanuna göre ölen eşten sağ eşine 1/4 pay,çocuklarına  cinsiyet farkı olmadan eşit pay veriliyordu. Zümre sistemi kabul edilmişti. İlk Tevsii İntikal Kanunu 7.nci zümreden kişilere mirasta pay verilmesini sağlıyordu. İkincisinde zümreler 3 e indirildi.
Sayın Hocam 2. Hukuk Dairesi Başkanlarından Ali Himet Berki’nin Miras Ve Tatbikat adlı 1942 basımı eserinin 17,18.sayfalarında arazi ve mülk malların neler olduğu yazılıdır.
Arazi mülk mallar dışında kalan mallardır. Mülk mallar şunlardır :
1)  Taşınır mallar,
2) Arazii memluke, Arazii memluke kavramına giren taşınmazlar şun- lardır :
Miktarı ne olursa olsun kasaba ve köylerin içinde bulunan arsalar ile kenarında olup,temime- i sükna (evden yararlanmak için bitişiğinde bulunan yerler) nihayet yarım dönüm miktarı yerlerdir.
Ancak bir yerin mücerret kasaba ve köy içinde bulunması mülk olması için yetersi neden olmayıp,gerçekte bu yerlerin mevad araziden olup da köy ve kasabanın teşkilinde mülk olmak üzere ihya edilmiş olmak veya- hut halka temlik edilmiş olması gerekir.
Kadim köy ve kasaba içinde bulunup ta mülk olmak üzere tasarruf edilegelen arsalar mülk sayılır.
2)  Arazii emiriyeden ayrılarak mülk olmak üzere tasarruf edilegelen arsalar mülk sayılır.
3)  Arazii öşrüyye,(kiraya verilen arazi)
4)  Arazii haraciyye,.(haraç alınan arazi,müslüman olmayan kişilerin araziiden haraç adı altında ağır vergi alınırdı.Bu haraçtan kurtulmak için Müsmüman olan topluluklar oldu.Onları incitmemek için isimlerini yaz- mıyorum.(Büyük Bir İmparatorluğun Doğuş Osmanlar – Prof.Dr.Werner)
Bu mallar feraiz kurallarına göre mirasta mirasçılara intikal ettirilirdi. Sayın Hocam Ali Himet Berki’nin Miras Ve Tatbikat adlı 1942 basımı eserinde feraiz kuralları ile Tevsii İntikal Kanunlarının metinleri yer almıştır.
Sayın Hocam Esat Şener’in 1988 basımı Eski ve Yeni Muras Hukuku Şerh isimli eserinin 110 ncu sayfasında yer alan açıklamalara göre :
Arazii metruke = halkın yararına tahsis edilen yerler olup,genel yarara tahsis olunan yollar,özel yarara tahsis edilen mer’a gibi yerlerdir.(Metruk = terk edilmiş)
Arazii Mevad = Kimsenin tasarrufunda ve mülkiyetinde olmayıp arazi- nin yararlanmasınatahsis edilmediği halde,yüksek sesli kimsenin sesi işi- tilmeyecek derecede köy ve kasabalar gibi onarılmış yerlerden uzak,yani tahminen yarım saat mesafe uzaklığı olan taşlık, pırnallık, kıraç yerlere denir.
Arazii Mevkufe = Vakfolunmuş arazidir.
Arazii Emiriye = Kuru mülkiyeti Hazine’ye (beytülmale) ait olup,devlet tarafından kişilere dağıtılan yerlerdir. Tarla,çayır,kışlak,koru ve benzeri yerleri içine alır.
İlk Medeni Kanun ile bu kanunun yürürlüğe girmesinden itibaren Feraiz kurallarının uygulamasına son verildi.Ancak Her iki Medeni Kanun’un uygulama şeklini gösteren kanunlarına aşağıda yer alan kurallar kondu.
03.12.2001 gün ve 4.722 sayılı ve 08.12.2001 günü yürürlüğe giren (Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun) un 1.nci maddesine göre :
(Türk Medeni Kununu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki olayların hukuki sonuçlarına bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse kural olarak o kanun uygulanır.
Türk Medeni Kanun’unun yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılmış olan işlemlerin hukuken bağlayıcı olup olmadıkları ve sonuçları,bu tarihten sonra dahi,yapıldıkları sırada yürürlükte bulunan kanunlara göre belirlenir.
Türk Medeni Kanun’unun yürürlüğe girdiği tarihten sonra gerçekleşen olaylara, Kanunda öngörülmüş ayrık durumlar saklı kalmak kaydıyla,- Türk Medeni Kanun’u hükümleri uygulanır.)
Ayni Kanun’un 2.nci maddesine göre :
(Türk Medeni Kanunu’nun kamu düzeni ve genel ahlakı sağlamaya yönelik kuralları,haklarında ayrık bir hüküm bulunmayan bütün olaylara uygulanır.Bu bakımından eski hukukun Türk Medeni Kanunu’na göre kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı olan kuralları,bu Kanun’un yürürlüğe girdikten sonra hiçbir suretle uygulanmaz.) kurallarını içermektedir.
Bu kanun’un 17.ci maddesine göre : (Mirasçılık ve mirasın geçişi,miras bırakanın ölümü tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir)
Bu kuralların gözden uzak tutulmaması gerekir.
Yoğun olmamakla birlikte zaman zaman Medeni Kanun’dan önceki ölümlerle ilgili davalar açılmaktadır.Bu davalar daha çok kadastronun geç girdiği yerlerde açıldığı gibi,evvelce açılmış davalarda verilen kararla- rın iptali davaları da görülmektedir.
Bu gibi davalarda bilirkişinin,Hakimin arazide ve mülkte ayrı ayrı pay tablosu düzenlemesi gerekmektedir.
Feraiz kuralları müslüman kişilerin muraslarında uygulanması gereken kurallardır.Müslüman olmayan kişilerin miraslarında nasıl hareket edilmesi gerektiğine gelinci :
Türk Tarih Kurumu 1999 yılında Doç.Dr.Gülnihal Bozkurt’un (Gayrımüslim Osmanlı Vatandaşlarının Hukuki Durumu 1839-1914) adlı bir eser yayınladı.Bu eserde anlatıldığına göre Osmanlı’da vatandaşlık hak ve görevlerine sahip (müslümanlar) ile siyasal hakları farklı olan mülsüman olmayan (zimmi) ler vardı.Zimmilerin hukuki durumları 1839,1856 Fermanları ile kabul edilen uygulama sonunda Rum,Protestan Ermeni Gregoryen,Katolik Ermeni, Latin, Yahudi, Bulgar Nizamnameleri yürürlüğe kondu.
Bu eserde adı geçen nizamname metinleri bulunmamaktadır.
Bu eserde zimmilerin miras paylarının nasıl hesaplandığı belirtilme- miştir.Böyle nizamnameler düzenlendiğine göre,miras paylarının nasıl hesaplanacağının bu belgelerde yer almış olabileceğini düşünüyorum.Eğer bu nizamnamelerde böyle kurallar yoksa ne olacaktır ? Ülkemizsde halen hristiyan kökenli Rum, Ermeni ve Yahudi vatandaşlarımı yaşıyorlar. Bu konu hakkında Patrikliklerinden ve Ya hudilerin Hahambaşlığından sorulabileceğini düşünüyorum İlk Medeni Kanun’dan önce ölen zimmilerin miras paylarının belirlenmesinde Başbakanlıktan bu nizammanelerin örneklerinin getirilmesi ve bu günün Türkçesine çevrilmesi sağlanarak miras paylarının belirlenmesinn mümkün olabileceği kanısındayım .
2 . Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Sayın Ali İhsan Özuğur’un 2009 basımı Miras Huhuku isimli eserinde Feraiz Kurulları ayrıntıları ile anla- tılmıştır.Sözünü ettiğim iki eserde Feraiz Kurallarının sayısının 40 olduğu yer almıştır.Özuğur’un eserinin 840.ncı sayfasında yer alan Yargıtay 2.nci Hukuk Dairesinin 14.03.1995 gün ve 1995/1597 – 2791 sayılı kararın- da Medeni Kanun’dan önce ölen bir Hristiyan kişinin miras paylarının hesaplanmasında Feraiz kurallarının uygulanamayacağı yazılıdır. Ancak bu kararda hangi kuralların uygulanacağı yazılmamıştır! Halen Medeni Kanun’dan önce ölenlerin mirasçılık belgelerinin düzenlenmesi amacı ile davalar açılmaktadır.
V – Yabancı Uyruklu Kişilerin Mirasçı Olduğu Mirasçılık Belgelerinin Düzenlenmesi :
22.12.1934 gün ve 2.644 sayılı Tapu Kanunu’nun ilgili kuralları şöyledir:
Madde 35- (Yeniden Düzenlenmesi:: 29/12/2005-5444/1 md.)
Yabancı uyruklu gerçek kişiler, karşılıklı olmak ve kanunî sınırlamalara uyulmak kaydıyla, Türkiye’de işyeri veya mesken olarak kullanmak üzere, uygulama imar planı veya mevzii imar planı içinde bu amaçlarla ayrılıp tescil edilen taşınmazları edinebilirler. Sınırlı aynî hak tesis edilmesinde de aynı koşullar aranır. Yabancı uyruklu bir gerçek kişinin ülke genelinde edinebileceği taşınmazlar ile bağımsız ve sürekli nitelikte sınırlı aynî hakların toplam yüzölçümü iki buçuk hektarı geçemez. (İptal dördüncü cümle: Anayasa Mahkemesi’nin 11/4/2007 tarihli ve E.: 2006/35, K.: 2007/48 sayılı Kararı ile.)
Yabancı ülkelerde kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketleri, ancak özel kanun hükümleri çerçevesinde taşınmaz mülkiyeti ve taşınmazlar üzerinde sınırlı aynî hak edinebilirler.
Yabancı uyruklu gerçek kişiler ile yabancı ülkelerde kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketleri lehine Türkiye’de taşınmaz rehni tesisinde birinci ve ikinci fıkralarda yer alan kayıt ve sınırlamalar aranmaz.
Yabancı uyruklu gerçek kişiler ile yabancı ülkelerde kendi ülkelerinin kanunlarına göre ku rulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketleri dışındakiler Türkiye’de taşınmaz edinemez ve lehlerine sınırlı aynî hak tesis edilemez.
Türkiye Cumhuriyeti ile arasında karşılıklılık olan devlet vatandaşlarının kanunî miras yoluyla intikal eden taşınmazları için birinci fıkrada belirtilen kayıt ve sınırlamalar uygulanmaz. Ölüme bağlı tasarruflarda yukarıdaki fıkralarda belirtilen kayıt ve sınırlamalar uygulanır. Türkiye Cumhuriyeti ile arasında karşılıklılık olmayan devlet vatandaşlarının kanunî miras yoluyla edindikleri taşınmaz ve sınırlı aynî hakların intikal işlemleri yapılarak tasfiye edilir.
Karşılıklılığın tespitinde hukukî ve fiilî durum esas alınır. Bu ilkenin kişilere toprak mülki yeti hakkının tanınmadığı, ülke uyruklarına uygulanmasında, yabancı devletin taşınmaz ediniminde kendi vatandaşlarına tanıdığı hakların, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına da tanınması esastır.
(Değişik yedinci fıkra: 3/7/2008-5782/1 md.) Yabancı uyruklu gerçek kişiler ile yabancı ülkelerde kendi ülkelerinin kanunlarına göre kurulan tüzel kişiliğe sahip ticaret şirketlerinin; sulama, enerji, tarım, maden, sit, inanç ve kültürel özellikleri nedeniyle korunması gereken alanlar, özel koruma alanları ile flora ve fauna özelliği nedeniyle korunması gereken hassas alanlarda ve stratejik yerlerde kamu yararı ve ülke güvenliği bakımından taşınmaz ve sınırlı aynî hak edinemeyecekleri alanları, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının tescile esas koordinatlı harita ve planları içeren teklifi üzerine belirlemeye Bakanlar Kurulu yetkilidir. Yabancı uyruklu gerçek kişiler merkez ilçe ve ilçeler bazında, uygulama imar planı ve mevzi imar plan sınırları içerisinde kalan toplam alanların yüzölçümünün yüzde onuna kadar kısmında taşınmaz ile bağımsız ve sürekli nitelikte sınırlı aynî hak edinebilirler. Bakanlar Kurulu, merkez ilçe ve ilçelerin altyapı, ekonomi, enerji, çevre, kültür, tarım ve güvenlik açısından önemlerini dikkate alarak, bu orandan fazla olmamak kaydıyla farklı oran belirlemeye yetkilidir. Tapu ve Kadastro Genel Mü- dürlüğünün bağlı olduğu Bakanlık bünyesinde, ilgili idare temsilcilerinden oluşan komisyon tarafından, bu madde uyarınca Bakanlar Kuruluna verilen yetkiler dâhilinde çalışmalar yapılmak suretiyle kamu kurum ve kuruluşlarının bu kapsamdaki teklifleri incelenip değerlendirilerek Bakanlar Kuruluna sunulur. Valiliklerce, merkez ilçe ve ilçelerin uygulama imar planı ve mevzi imar plan sınırları içerisinde kalan toplam alanların yüzölçümünde meydana gelen değişiklikler takip eden yılın Ocak ayı sonuna kadar komisyona bildirilir.
(Değişik sekizinci fıkra: 3/7/2008-5782/1 md.) Askerî yasak bölgeler, askerî güvenlik bölgeleri ile stratejik bölgelere ve değişiklik kararlarına ait harita ve koordinat değerleri Millî Savunma Bakanlığınca, özel güvenlik bölgeleri ve değişiklik kararlarına ait harita ve koordinat değerleri ise İçişleri Bakanlığınca geciktirilmeksizin Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün bağlı olduğu Bakanlığa verilir.
Yukarıdaki fıkralarda belirtilen bölgeler içerisinde kalması nedeniyle kamulaştırılması gere ken ya da tapu sicilinde şerh verilmesine gerek duyulan parsellere ilişkin bildirimler ilgili idarelerince tapu sicil müdürlüklerine yapılır.
Bu madde hükümlerine aykırı edinilen veya kanunî zorunluluk dışın- da edinim amacına aykırı kullanıldığı tespit edilen taşınmazlar ile sınırlı aynî haklar, Maliye Bakanlığınca verilecek süre içerisinde maliki tarafından tasfiye edilmediği takdirde tasfiye edilerek bedele çevrilir ve bedeli hak sahibine ödenir.
Madde 36  –  (Mülga: 3/7/2003-4915/38  md.;  Yeniden Düzenleme: 3/7/2008-5782/2 md.)
Yabancı yatırımcıların Türkiye’de kurdukları veya iştirak ettikleri tüzel kişiliğe sahip şirketler, ana sözleşmelerinde belirtilen faaliyet konularını yürütmek üzere taşınmaz mülkiyeti veya sınırlı ayni hak edinebilir ve kullanabilirler. Bu şekilde edinilen taşınmazların Türkiye’de kurulu bulunan bir başka yabancı sermayeli şirkete devrinde ve taşınmaz maliki yerli sermayeli bir şirketin hisse devri yoluyla yabancı sermayeli hale gelmesi durumunda da aynı esas geçerlidir. Türkiye’de kurulu yabancı sermayel şirketlerin tasfiyesi halinde şirketin sahip olduğu taşınmazın şirket ortağı yabancı gerçek kişiler veya yurt dışında kurulu yabancı ticaret şirketleri tarafından edinilmek istenmesi halinde 35 inci madde hükümleri uygulanır.
18/12/1981 tarihli ve 2565 sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu hü kümleri saklı kalmak kaydıyla bu şirketlerin, askeri yasak bölgeler, güvenlik bölgeleri ve aynı Kanunun 28.nci maddesi çerçe- vesinde belirlenen stratejik bölgelerdeki taşınmaz edinimleri, Genel Kurmay Başkanlığının ya da yetkilendireceği komutanlıkların, özel güvenlik bölgelerindeki taşınmaz edinimleri ise taşın mazın bulunduğu yerdeki valiliğin iznine tabidir. Valilik iznine tabi hususlar,ilgili idare temsilcilerinin katılımıy la oluşan komisyonda, taşınmaz ediniminin, ülke güvenliği ve faaliyet konusuna uygunluğu değerlendire lerek karara bağlanır.
Bu madde hükümlerine aykırı şekilde edinildiği veya kullanıldığı tespit edilen taşınmazlar ve sınırlı aynî haklar, Maliye Bakanlığınca verilecek süre içerisinde maliki tarafından tasfiye edilmediği takdirde tasfiye edilerek bedele çevrilir ve bedeli hak sahibine ödenir.
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin esas ve usuller, ilgili bakanlıkların görüşlerinin alınmasını müteakip Hazine Müsteşarlığı, İçişleri Bakanlığı, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı ve Millî Savunma Ba kanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.
denmiştir.
Yabancı uyruklu kişilerin mirasçı olduğu olaylarda Türkiye’de bulunan taşınmazlardan miras yoluile pay sahibi olmaları söz konusu olduğunda bu yabancı uyruklu kişinin uyruğu olduğu ülke nin ülkesinde TC uyruklu kişilere taşınmaz mal edinme hakkı verip vermediğinin tespiti ile belirlenecek duruma göre mirasçılık belgesi verilmesi gerekmektedir.
Miras bırakanın ölüm günü itibariyle karşılıklığın bulunup bulunmadığı Adalet Bakanlığından sorularak belirlenecektir.
Taşınır mallar yönünden hiç bir kısıtlama bulunmamaktadır.
Verilecek kararda yabancı uyruklu kişinin uyruğu ile karşılıklığın (mütekabiliyetin) bulunup bulunmadığı mutlaka yazılması zorunludur.
Yargıtay 2.Hukuk Dairesi 17.04.2003 gün ve 2003/3.840 – 2003/5.639 sayılı kararında  (Bulgar uyruklu miras bırakanın mirasçılığı belirlenirken.ölenin ölüm  günü.vatandaşlığı,karşılıklılık  ilkeleri  ve  kazanılmış haklar dikkate alınarak hüküm kurulmalıdır.) denmiştir.İstanbul Barosu Dergisi 2009 / 4 no.lu sayısı – Sayfa : 2.103) Bu karar örnek bir karardır.
Yabancı uyruklu kişinin uyruğunda bulunduğıu ülke ile Türkiye Cum- huriyeti arasında karşılıklılık bulunsa bile bu açıklama kararda yer almalıdır.
2565 Sayılı Askeri Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Hakkındaki Kanun ile 442 KöyKanunu ve 2.644 Sayılı Tapu Kanunu’nun 36.ncı maddesinde yabancı uyrukluların taşınmaz mal edinmleri hakkında kısıtlamalar getirmiştir.
Bu nedenle 2565 Sayılı Askeri Yasak Bölgeler  ve Güvenlik Bölgeleri Hakkındaki Kanun ve 442 sayılı Köy Kanunu ve 2.644 Sayılı Tapu Kanunu’nun 36.ncı maddesindeki kısıtlamalar dikkate alınmak suretiyle mirasçılığın tespiti edileceğinden : Kararlarda bu yasal kısıtlamaların gösterilmesini zorunludur.
Karşılıklığın bulunup bulunmadığı açışından her zaman uygulamada değişiliklerin olmasını mümkün görmekteyim. Bu nedenle araştırmanın yapılması zorunludur.
Yargıtay 2.nci Hukuk Dairesinin Onursal Başkanı Sayın Ali İhsan Özyiğit’in 2009 yılı basımı Miras Hukuku isimli eserinin 25-27.nci sayfalarında yer alan açaklamalara göre :
Suriye TC.uyruklulara ülkesinde taşınmaz mal edinme hakkı vermediğinden karşılıklılık bulunmamaktadır.
28.05.1927  gün  ve  1.062  sayılı  yasaya  dayanılarak  çıkartılan 01.10.1966 gün ve 6/7104 sayılı ve 25.09.1967 gün ve 6/8890 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile yürürlüğe konulan yönetmelikler halen yürür- lüktedir. Bakanlar Kurulu’nun 01.10.1966 gün ve 6/7.104 sayılı Bakan- lar Kurulu kararı ile yürürlüğe konan yönetmeliğin 1.nci maddesine göre (Suriye uyruklu bütün özel ve tüzel kişilerin Türkiye’de bulunan taşınır ve taşınmaz (zati ve ev eşyaları hariç) malları ile hak ve menfaatlarıne 28.05.1927 gün ve 1.062 sayılı kanun hüküklerine müsteniden el konmuştur.) hümkmü bulunmaktadır.
Suriye uyruklularla ilgili olarak önemli bir konu da şudur : Suriye uyruklu kişilerin maliki olduğu taşınmaz mallarla ilgili olarak ortaklığın giderilmesi davası açılması halinde davanın Hazine’ye ihbarı gerekmektedir.Satış bedelinden bu kişilerin payına düşen paraya Hazine tarafından el konmaktadır.
Hazine bu kişilerin mallarının tasarrruf ve idaresine yasal temsilci olarak (kayyım) hareket etmek zorundadır.Suriye uyruklu kişilerin malları üzerine ipotek konamamakta ve mallarını satmamaktadırlar.
Suriye uyruklu kişilerin taşınır malları hakkında kısıtlama bulunmamaktadır.
Taşınmaz mal kazanımı konusunda Türkiye ile aralarında karşılıklık bulunan ülkeler:
Almanya, ABD, Arjantin, Belçika, Benin, Brezilya, Burkina Faso, Burindi, Çad, Dominik Cumhuriyeti, Estonya, Fildişi Sahili, Finlandiya, Fransa, Gabon, Gambiya, Gine-Bissau, Güney Afrika Cumhuriyeti, Gürcüstan, Hırvatistan, Hollanda, İngiltere, İrlanda, İspanya, İsveç, İtalya, Jamaika, Kenya, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kolombiya, Lübnan, Lüksemburg, Mali, Moldova, Monako, Namibya, Norveç, Nijerya, Portekiz, Peru, Senegal, Sırbistan, Kanada, Avuzsturya, Karadağ, Slovakya, Su- rinam, Ukrayna, Uruguay, Yeşilburun Adaları,
Taşınmaz mal kazanımı konusunda Türkiye ile aralarında karşılıklık olmayan ülkeler:
Afganistan,Birleşik Arap Emirlikleri, Bangaldeş, Belarus, Çek Cumuhuriyeti, Dominika, Etyopya, Eritre, Gana, Haiti, Irak, Kamboçya, Katar,Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Kuzey Kore, Kuveyt, Küba, Laos, Libya, Maldivler, Myanmar, Nijerya, Oman, Sierra Leone, Slovenya, Somali, Santa Lucia, Suudi Arabistan, Tacikistan, Tonga, Vietnam, Yemen.
İran Vatandaşlarının Durumu :
İran vatandaşları yönünden taşınır mallar yönünden mirasçı olabilecekler,taşınmaz mallar yönünden karşılıklık araştırılacaktır.
Diger Ülke Vatandaşlarının Durumu :
Diger ülkelerin vatandaşları yönünden taşınır mallar yönünden miras- çı olabilecekler,taşınmaz mallar yönünden karşılıklık araştırılacaktır.
Vatansızların Durumu :
Milletlerarası hukuk esaslarına göre vatansızlar yabancı işlemine tabi tutulurlar.Bunların bağlı oldukları bir devlet olmadığına göre,miras yolu ile taşınır ve taşınmaz mal edenebileceklerdir.
Vatandaşlıktan Çıkarılanların Durumu :
Vatandaşlıktan çıkaarılanların vatandaşlığına girdikleri ülke ile Türkiye arasında karşılık lılık bulunup bulunmadığı araştırılacaktır.
Mültecilerin Durumu :
Cenevre’de 28.07.1951 günü imzalanan Mültecilerin Hukuku Durumuna Dair Sözleşme’nin 7/2.maddesine göre,(Bütün mülteciler akit devletlerin ülkesinde üç sene ikametten sonra kanuni mütekabiliyet şartından muaf olurlar.)
Sözleşmenin 13.ncü maddesine göre : Akit devletler menkul ve gayrımenkul iktisabı ise, buna müteferri diger hakları menkul ve gayımenkul mülkiteye ait kira ve diger mukaveleler bakımından her mülteciye mümkün olduğu kadar müsait ve her halde ayni şartlar içinde genel olarak yabancılara bahşolunanlarından daha az müsait olmayan bir muamele tatbik ederler esasına göre hareket edilecektir.
Anlaşılmaktadır ki,mülteci akit devlette ikamet etme koşulunu yerine getirmişse,her hangi bir kısıtlama söz konusu olmayacaktır.Sayın Özuğur bu konuda 2.Hukuk Dairesinin 21.02.2012 gün ve 2012/841-1852 sayılı kararını örnek vermektedir.
VI – Yabancı Uyruklu Miras Bırakanların Mirasçılık  Belgelerinin Düzenlenmesi :
675 Sayılı Milletler Arası Özel Hukuk ve Yargılama Usulü Hakkında Kanunu’nun 22.nci maddesine göre miras ölenin milli kanununa tabidir. Türkiye’deki taşınmaz mallar yönünden Türk Hukuku uygulanır.
Bu nedenle yabancı uyruklu bir kişinin mirasçılık belgesinin istenmesi halinde o kişinin Türkiye’de bulunan taşınmaz malları yönünden Türk Medeni Kanun’una göre karar verilecektir.taşınır malları yönünden karar verebilmek için o kişinin uyruğu olduğu ülkenin mirasta payların nasıl düzenlemeceğini gösteren kanunlarının igili maddelerinin noterce yapılmış çevirilerinin dosyaya getirilmesi ve bu kurallara göre karar verilmesi gerekir.
Her ülkenin Medeni Kanunlarında bu kurallar yer almamakta,bazı ülkelerin özel mirasta pay verme kanunları bulunmaktadır.
Bu kuralları içeren belgeleri davacı veya vekili verebileceği gibi,Adalet Bakanlığı vasıtasıyla bu belgelerin getirilmesi mümkündür.
VII – Hakkında Ölüm Araştırması Yapıldığı Yazılı Kişilerin Durumu :
Bazı kişilerin nüfus kayıtlarında )hakkında ölüm araştırması yapılmaktadır) açıklaması bu lunduğu görülmektedir.Bu kişiler çoğunlukla 1800 lü yılların sonunda doğmuş,bazen yurt dışından göçmen olarak gelmiş kişilerdir.Akrabalarının,mirasçılarının gerçekte ölmüş olan bu gibi kişilerin ölümlerini nüfus idarelerine bildirmemeleri,ölüm olaylarının İmrapatorluk zamanında, Cumhuriyet’in ilk yıllarında, hatta savaş yıllarında olması, devletin olanaklarının kısıtlı oluşu gibi nedenlerle kütüklere yansımadığını düşünüyorum.İmrapatorluk zamanında düzenlenmeye başlayan nüfus kütüklerinin durumu tek kelime ile bir perişanlıktır.
1800 lü yıllarda doğmuş kişilerin bu gün için sağ olmaları insan yaşamının kısıtlı süresine göre,olası değildir.Bu gibi kişilerin mirasçı olarak gösterilmeleri halinde mirasçılık belgelerin alacak kişi lere ek külfetler getireceği açıktır.Gerçekte ölmüş olan kişilerin öldüğünü ispat için dava açmaları ve karar almaları ağır bir yüktür. 80 – 90 sene önce ölmüş olan kişinin ispatı nasıl olacaktır ? Ölümü bilen tanık nasıl bulunacaktır ?
Yargıtay 8.nci  Hukuk  Dairesi  19.09.2014  gün  ve  2013/13566-2014/16451 sayılı kararında 3490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 31.ve devam eden maddelerinde kimlerin ölüm bildiriminde bulunabilecekleri,ölüm kaydının hangi hallerde nüfus kütüklerine işleneceği açıklandıktan sonra, 33. maddesinde ölmüş olduğu halde aile kütüklerinde sağ görülenlere ait ölüm tutanaklarının,ölüm olayını gösterir belge ile başvurması halinde Nüfus Müdürlüklerince düzenlenerek gerekli işlemin yapılacağı her hangi bir belge ibraz edilmemesi durumunda ölüm beyanının doğruluğunun Nüfus Müdürlüklerince araştırıldıktan sonra düzenlenecek ölüm tutanağının mülki idare amirinin emri ile işleme konulacağı, bu kanuna dayanılarak çıkartılan yönhetmeliğin 69. maddesinin 3. bendinde de ölüm olayını bilenlerin kimlikleri ile yerleşim yeri adreslerinin tespit edileceği,bu belgelerin mülki idare amirliği aracılığı ile güvenlik makamlarına gönderilerek kişinin ölümünün araştırılmasının isteneceği.kütüklere ilgilinin ölüm arıştırmasının yapıldığı açıklamasında bulunulacağı,bu araştırma sonuçlanana kadar kayıt üzerinde işlem yapılamayacağı,kişi- nin öldüğünün tespit edilmesi halinde ölüm olayının aile kütüğüne tescil edileceği,hakkında arıştırma yapılan kişinin sağ olduğunun anlaşılması halinde ise, yapılan açıklamanın silineceği, 4. bendinde de genel müdürlükçe MERNİS ve adres kayıt sisteminde yer alan bilgilerden yararlanılarak uzun süredir işlem görmeyen ve ölü olması muhtemel olup ta aile kütüklerinde sağ görülenlerin arıştırılmasının,3. fıkrada belirtilen usule göre Nüfus Müdürlüklerince yapılacağı yazılıdır.
Bütün bu maddeler birlikte değerlendirildiğinde nüfus kütüklerinde kayıtlı bir kişinin ölüm kaydı kütüklere işlenmedikçe veya Asliye Hukuk Mahkemesince verilmiş ve kesinleşmiş bir Mahkeme kararı ile kişinin ölmüş olduğu belirlenmiş olmadıkça,mirasçılık belgesi vermekle görevli Sulh Hukuk Mahkemesince kişinin sağ olduğunun kabulü gerekir.Nüfus Müdürlüklerince ölüm araştırması yapılması ve buna ilişkin açıklama yazılarak kütükteki kaydın kapatılmış olması bu olguyu değiştirmez…..
Somut olayda adları geçen kişiler hakkında Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 33.ncü ve Yönet meliğin 69.ncu maddelerine göre göre ölüm araştırması yapıldığından kayıtların kapatıldığı anlaşılmakta ise de,bu olgunun mirasçılık belgesi verilmesine engel olmadığı kuşkusuzdur.Bu halde hakkında ölüm araşırnması yapılan bir mirasçı hakkında ölü olup olmadığı belirlenerek nüfus kaydına işletilmesi için davacıya verilecek kesin süre içinde gereğinin yapılmaması halinde yukarıda açıklanan yasal mevzuat gere ğince dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre karar verilmesi gerekirken,davanın kesin süreden reddi cihetine gidilmesi doğru olmamıştır…..Bu nedenlerle kararın bozulmasına denmiştir.
Bu gibi olaylarda davacıya süre verilirken davacının gerekli işlemleri Nüfus Müdürlüklerin de takib etmesi gerekeceği yolunda uyarıca bulunmasında yarar vardır. Davacı gerekli bilgileri Nüfus Müdürlüklerine temin etmemesi halinde doğru sonuç elde edilemeyeceği açıktır.
VIII – Sağ Eşin Mirasçılığı :
İlk  Medeki  Kanun’un 444.ncü maddesinde  yer  alan  düzenleme 14.11.1990 gün ve 3678 sayılı Kanun’un 9.ncu maddesi ile değişiklik yapılmasından önceki şu şekilde idi :(Müteveffanın karı veya kocası,füruu ile içtima ettikte muhayyerdir: Dilerse terekeden yarısının intifa hakkını,- dilerse dörtte birinin mülkiyetini alır.
Müteveffanın babası,anası,bunların füruu ile içtima eden karı veya koca mirastan dörtte birinin mülkiyeti ile birlikte yarısının intifa hakkına ve büyük babaları,büyük anaları veya bunların furuları ile birlikte içtima eden karı veya koca terekeden yarısının mülkiyeti ile beraber dörtte birinin intifa hakkına ve bunlar yoksa bütün mirnasın mülkiyetine sahip olur.)
14.11.1990 gününden sonraki düzenleme 01.01.2002 günü yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu ile değişti.Bu iki düzenleme yeniden basılan Medeni Kanunlarda yer aldığından bu düzenlemeler burada anlatılmamıştır.
14.11.1990 gününden önceki ölümler az da olsa zaman zaman karşı- mıza çıkmaktadır. İntifa hakkının diger karşılığı kuru mülkiyettir.Bu hallerde hem intifa paylarının ve hem de kuru mülkiyet ve mülkiyet paylarının hesabı gerekmektedir.
IX – Maliye Hazinesinin Mirasçılığı :
İlk Medeni Kanun’un yürürlüğü giriş günü 04.10.1926 günüdür.İlk Medeni Kanun ile birlikte yürürlüğe giren 864 sayılı Kanunu Medeninin Sureti Meriyet Şekli Tatbiki Hakkında Kanun’un 1.ci maddesine göre: (Kanunu Medeninin meri olmaya başladığı tarihten evvelki hadiselerin hukuki hükümleri hangi kanun meri iken vaki olmuş ise,yine o kanuna tabi olur.Binaenaleyh 4.Ekim.1926 tarihinden evvel vuku bulmuş olan muamelelerin hukuken lazimül ifa olup olmamaları ve neticeleri mezkur tarihten sonra dahi vukuları zamanında mer’i olan kanunlara tevfikan tayin olunur. Bilakis 4.Ekim.1926 tarihinden bsonra vukubulmuş olan hadiseler,kanunda muayyen olan müstesnaları mahfuz olmak şartı ile Kanunu Medeninin hükümlerine tabidir.) denmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 03.12.2001 gün ve 4.722 sayılı ve 08.12.2001 günü Resmi Gazetede yayınlanarak 01.01.2002 günü yürürlüğe giren Kanun’aun 1.nci maddesine göre :  (Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki olayların hukuki sonuçlarına, bu olaylar hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse,kural olarak o kanun hükümleri uygulanır.
Türk Medeni Kanun’unun yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılmış olan işlemlerin hukuken bağlayıcı olup olmadıkları ve sonuçları,bu tarihten sonra dahi,yapıldıkları sırada yürürlükte bulunan kanunlara göre belirlenir.
Türk Medeni Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten sonra gerçekleşen olaylara,Kanunda öngörülmüş ayrık durumlar saklı kalmak kaydıyla,- Türk Medeni Kanunu hükümleri uygulanır.) denmiştir.
Ayni Kanun’un 2.nci maddesine göre :
(Türk Medeni Kanunu’nun kamu düzeni ve genel ahlakı sağlamaya yönelik kuralları,haklarında ayrık bir hüküm bulunmayan bütün olaylara uygulanır.Bu bakımından eski hukukun Türk Medeni Kanunu’na göre kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı olan kuralları,bu Kanun’un yürürlüğe girdikten sonra hiçbir suretle uygulanmaz.) kurallarını içermektedir.Bu kurallar dikkatle uygulanır.
X – Evlatlığın Mirasçılığı :
Türk Medeni Kanun’unun 500.ncü maddesinde : (Evlatlık ve altsoyu evlet edinene kan hısmı gibi mirasçı olurlar.Evlatlığın kendi ailesindeki mirasçılığı da devam eder.Evlet edinen ve hısımları evlatlığa mirasçı olamazlar.) kuralı bulunmaktadır.
Türk Medeni Kanun’unun 580.nci maddesinde: (Mirasçı olabilmek için miras bırakanın ölümü anında mirasa ehil olarak sağ olmak şarttır. Mirasın açıldığı anda sağ olan mirasçı sonradan ölürse, onun miras hakkı kendi mirasçılarına kalır.)
Türk Medeni Kanun’unun 575.nci maddesinde : (Miras miras bırakanın ölümüyle açılır…)
Türk Medeni Kanun’unun 314/2.nci maddesinde : (Evlatlık evlat edinenin mirasçısı olur) kuralları bulunmaktadır.
Bu kurallardan hareketle,evlat edinenin ölümünden sonra ölen onun miras bırakanından kalan mallara evlat edinen mirasçı olamaz.Nedeni evlat edinenin ölüm anında onun miras bırakanı sağ olmasıdır.Eğer önce evlat edinenin miras bırakanı ve daha sonra evlat edinen ölse idi,evlatlık evlet edinenin miras bırakanından gelen mallara sahip olacaktı.
Sayın Hocam Esat Şener’in 1988 basımı Miras Hukuku Şerh isimli eserinin 95-98.nci sayfalarında evlatlığın mirasçılığını anlatmakta ve ev- velce uygulamanın evlat edinenin ölümünden sonra ölen miras bırakanından gelen mirasın evlatlığa geçeceği yolundaki uygulamanın terk edildiğini söylemektedir
Ayni eserin 910-916 ncı sayfalarında yer alan kararlarda şu örnekver verilmiştir :
2.Hukuk Dairesinin 12.02.1980 gün ve 1980/990-1114 sayılı kararında : Evlatlık evlat edinenin nesebi sahih altsoyudur.
2.Hukuk Dairesinin 02.06.1980 gün ve 1980/4198-4505ayılı kararında : Bir kimsenin evlatlığı varken hukuki halefleri (kan ve sıhri hısımları) mirasçı olamazlar.
2.Hukuk Dairesinin 13.12.1979 gün ve 1979/7244-9146 sayılı kararında : Cenin altsoy sayılamayacağı için gebelik sırasında meydana gelen evatlık sözleşmesini halale uğratmaz,mirasçılık hakkı önlenemez.
2.Hukuk Dairesinin 01.11.1997 gün ve 1977/7459-7588 sayılı kararında : Evlatlık daha önce ölmüş ise,onun altsoyu evlat edinenin mirasçısı olur.
2.Hukuk Dairesinin 13.04.1976 gün ve 1976/2946-3246 sayılı kararında : Evlatlık ilişkisi sözleşmeye dayandığından evlat edilenin sonrada- an doğn çocuğu ile evlatlık hukuken kardeş olamazlar,
Bir kimse iki kişiyi evlat edinirse bunlar birbirinin kardeşi olamazlar.
2.Hukuk Dairesinin 14.03.1977 gün ve 1977/2104-2166 sayılı kararında : Evlat edinenin ölümü ile evlatlıkbağı çözülür.Onun için,sonradan evlat edinene başkasından gelen mirasta evlatlığın hakkı yoktur.
2.Hukuk Dairesinin 08.03.1973 gün ve 1973/1351-1437 sayılı kararında : Evlat edinenin ölümünden önce ona,başkasından kalan miras halefiyet yolu ile evlatlığa geçer.
2.Hukuk Dairesinin 03.06.1971 gün ve 1971/3539-3588 sayılı kararında : Evlat edinenin ölümünden sonra kendi mirasçılarından ona kalan miras halefiyet yolu ile evlatlığa geçmez.
Sayın 2.nci Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Ali İhsan Özuğur’un Miras Hukuk isimli ve 2009 basımı eserinde benzer bilgiler bulunmaktadır.
XI – Türk Medeni Kanun’unun 30. Maddesi :
Türk Medeni Kanunu’nun 30.ncu maddesinde: (doğum,ölüm,nüfus sicilindeki kayıtlarlaispat olunur. Nüfus sicilinde bir kayıt yoksa veya bulunan kaydın doğru olmadığı anlaşılırsa,gerçek durumher türlü kanıtla ispat olunur) kuralı bulunmaktadır.
Benzer kural İlk Medeni Kanun’un 29/1.maddesinde de bulunmakta idi. Bazı kişilerin doğum ve ölümleri nüfus kütüklerinde olmayabilmektedir.Bu gibi hallerde her türlü delile baş vurulabilmekte ve bu arada tanık da dinlenebilmektedir.
Tanıklık birlikte yaşama,ilgili kişiyi bizzat tanımaya dayanabilir. Duymaya dayanan tanıklık geçerli olamaz.Bu konuda dikkatli olmak gerekir.
Elimden geçen bir dosyada 1802 yılında öldüğü ileri sürülen miras bırakanın,eşinin,çocuklarının kayıtları yoktu.Dinlenen iki tanık 1956 doğumlu idiler.Biz şunları duyduk diyorlardı.Hazine veki li bu tanık sözlerine dayanan mirasçılık belgesinin iptalini dava etmişti.İçinde benim de bulunduğum bilirkişi kurulu 1956 senesinde doğmuş olan bu kişiler bunları bilemeyekleri gerekçesi ile iptali istenen kararın iptali gerekeceğini raporumuzda bildirdik.Mahkeme kararı iptal etti. Yargıtay kararı onadı.
Her türlü kanıt ile ispata örnek vermek gerekirse : İskan kayıtları,tapu kayıtlarındaki bilgiler ile tapu malikinin mirasçılarına intikali sağlayan belgeler, Osmanlı Arşiv kayıtları, Özel İdare vergi kayıtları, Hristiyan, Musevilerin kilise,sinagonlarında düzenlenmiş doğum,vaftiz, evlenme, ölüm, defin, mezarlıkların rahiplerinin düzenledikleri belgeler, gösterilebilir.

İlk yorum yapan siz olun

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Mission News Theme by Compete Themes.